Thursday 20 August 2009

İnceleme: BLADE RH4 Classic


Klasik Tasarım, Modern Teknoloji
BLADE RH4 Classic


Klasik bir Stratocaster tasarımına ne gibi modifikasyonlar yapılabilir? Gürültü yapmayan manyetikler, humbucker, akort kilidi, abanoz sap… Peki ya 3 bantlık bir EQ devresine ne dersiniz? Klasik tasarımının altında kullanıcıya keşfedilmeyi bekleyen geniş bir ton yelpazesi sunan Blade RH4, ayrıntılı inceleme için Sound Dergisi stüdyosundaydı.

“Dünyanın en çok bilinen, en fazla hayranı olan ve belli bir müzik tarzı yaratmakta neredeyse tek başına bir misyon edinmiş olan gitarı hangisidir” diye sorulsa, bir çoğumuz fazla düşünmeden refleks olarak gitarist jargonuna kısaca “Strat” olarak geçmiş olan Fender Stratocaster cevabını veririz. Son yıllarda ürün gamını oldukça genişletmiş ve bazı sıkı hayranlarınca Amerikan Standart versiyonlarının eski kalitesini yakalayamadığı konusunda eleştirilmiş olsa da Stratocaster hala en çok aranan ve gitar üreticileri arasında da en çok klonlanan enstrümanların başında yer alıyor. Strat fanatiklerinin en büyük hobilerinden birisi de bu yalın enstrümanı -Amerikalılar’ın da çok sevdiği gibi- custom hale getirmektir. Farklı manyetikler, kilit sistemleri, değişik köprü ve sap denemeleri, eskitme denemeleri gibi sadece hayal gücünüzle sınırlı olan her türlü denemeyi kaldırabilen Stratocaster, bu açıdan dünyadaki diğer üreticilere de ilham vermeye devam ediyor. Bu ay test sayfalarımıza konuk olan enstrüman, anlattığımız modifikasyonlardan tatminkar bir şekilde nasibini almış ve orijinal bir çok değişimler içeren son derece yenilikçi bir gitar: Blade RH4 Classic. Blade markasının amiral gemisi olan bu model ilk bakışta standart bir Strat’tan tasarımsal anlamda, köprü kısmındaki humbucker’ı, abanoz klavyesi, altın renkli aksamı, tek ton kontrolü ve kilitli kulaklarıyla ayrılıyor. Gitar, renk seçenekleriyle de farklılığını ortaya koymakta zorlanmıyor: Mor, şeffaf kırmızı, vişne, okyanus mavisi ve bal rengi seçenekler dahilinde sunuluyor. Bizim ekip olarak favorilerimiz ise mor ve okyanus mavisi seçeneklerinden yana oldu.

İlk bakış
Ülkemize Pluto Müzik tarafından getirilen Blade RH4, dişbudak ağacından (ash) bir gövdeye, akçaağaç sapa ve abanoz klavyeye sahip. 320 mm’lik radius’a sahip sap, Amerikan Standart Stratocaster’ların 241 mm’lik ölçüsünden daha geniş bir yapıya sahip. Bu özellik çalım sırasında sapın genişliğinin de hissedilmesine yol açıyor. Ama alışıldığında oldukça rahat bir hale gelen RH4’ün abanoz klavyeye sahip olması da enstrümanı sustain konusunda iddialı bir konuma getiriyor. Öte yandan bazı kullanıcıların abanoz klavye ile rahat olamayacakları muhakkak ama Blade’in modern vurgularından birisi de bu zaten. Perde demirleri ise jumbol ölçülerinde. Enstrümanın köprü sisteminde Falcon marka tremolo kullanılıyor. Patentli olarak üretilen bu köprü, görünüm ve ton olarak eski model enstrümanlarda bulunan köprü sistemlerini andırırken, içerdiği çift blok teknolojisi sayesinde gitarın akordunu bozulmadan tutmayı başarıyor ve sustain konusunda da enstrümana katkıda bulunuyor. Blade'in üzerinde iki single manyetik bulunuyor. Köprü kısmında ise bir adet humbucker'a sahip. Single'larda Levinson imzalı V3 gürültü yapmayan (noiseless) manyetikler kullanılırken humbucker seçimi ise LH-55 Classic modelinden yana kullanılmış. Humbucker'ı aynı zamanda ton knob'una basarak single'a düşürmek de mümkün.

Çalma zamanı
Blade RH4'ü dergimizin stüdyosunda bulunan bir adet Marshall Silver Jubilee Slash Signature kafa, bir adet Laney VC50 lambalı kombo amplifikatör, 1996 model Peavey Classic 30 kombo amplifikatör ve bu amplifikatörlerün önünde booster olarak kullandığımız Vox Big Ben Overdrive ve Boss OD3 pedalları ile kullanma şansımız oldu. Testimiz sırasında kullanma şansı bulduğumuz farklı karakterdeki amplifikatörler sayesinde Blade'in farklı müzikal tarzlardaki performanslarını da inceleme fırsatını yakaladık. Marshall Silver Jubilee ile başladığımız testimizin daha ilk notasında bir şeylerin doğru olmadığı gün gibi ortadaydı. Zira enstrümandan çıkan ses son derece kapalı, sustain'siz ve Marshall'ın gevrek karakterini yansıtmaz bir durumdaydı. En iyisinin Blade'in kutusundan çıkan kullanma kılavuzuna başvurmak olduğunu düşündük ve bu yaklaşımımızın ne kadar doğru olduğunu hemen anladık. Zira enstrümanın en büyük özelliği olan VSC devresinin nasıl kullanılacağını ancak bu şekilde net bir şekilde öğrenmek mümkün olabiliyor. Öncelikle istediğiniz karakterin nasıl bir tonal yelpazede olduğunu, çalacağınız parçanın ne karakterde olduğunu aklınızda netleştirmeli ve ondan sonra elinize küçük bir yıldız tornavida alıp gitarın arka kısmındaki üç modlu devre sisteminden ayarlamalara başlamalısınız. Sözü fazla uzatmadan VSC devresinin özelliklerini ve Blade'in tonlarına yaptığı değişimlerden bahsetmek istiyorum.

VSC devresi ve tonal zenginlik
Variable Spectrum Control kelimelerinin kısaltılmış hali olan VSC birimi sayesinde Blade RH4'ün tonlarını farklı bir çok karaktere büründürebilmek mümkün. Gitarın arka kısmında yer alan bu devre sistemi, üç seçeneğe sahip. Sap yukarıya bakarken en solda yer alan vida mid frekansları, ortada kalan tizleri ve en sağda konumlandırılmış vida ise bas tonları kontrol etmemizi sağlıyor. Gitarın kutusundan da çıkan bizi yönlendiren ton kartına göre funk ritmlerine uygun olabilecek, patlak ve parlak tonlar için yapmamız gereken, tiz ve bas seçeneklerini sonuna kadar açıp mid seçeneğini kısmak. Öte yandan bu kart bize çok sert rock tonlarından caz karakterlerine kadar ulaşan geniş bir yelpazenin yolunu açıyor. Kısaca özetlemek gerekirse VSC sistemine enstrümanın üzerine monte edilmiş bir nevi high pass, low pass filter görevi gördüğünü söyleyebiliriz. VSC devresini istediğimiz zaman kullanımdan çıkartabilmek de mümkün. Bunun için yapılması gereken manyetik swicth'i ve volume düğmesi arasına konumlandırılmış küçük düğmeyi aşağı itmek. Bu durumda enstrümanın manyetiklerinin orijinal tonlarını duymak mümkün oluyor. Ama VSC sisteminin verdiği imkanlardan faydalanırken enstrümanın çıplak sesine pek gerek kalmadığını da hatırlatmakta fayda var. Bizim ekip olarak favori seçeneğimiz Laney VC50 amplifikatörle kullanırken yakaladığımız hafif drive'lı tondu. Bu sound Andy Timmons'ın da sıklıkla kullandığı SRV karakterine benzer ama biraz daha drive'ı artmış bir gitar tonu; uzun saatler boyunca deneme yanılma yoluyla yakaladığımız bu sound, bas seçeneği ortada konumlanırılmış durumda, tizler sona yakın, midler ise hemen hemen kapalı şekilde konumlanmışken Vox Big Ben pedalı ile destekleyerek yakaladığımız bir tondu. Daha sert karakterli tonlara çıkmak için humbucker'da konumlanmış manyetiği VSC devresinden midlerle desteklemek, tiz ve basları ortanın biraz altına almak gerekiyor. Bu şekilde karşımıza 1980'li yılların hard rock parçalarını andıran bir karakter çıkıveriyor. Tüm bu anlatılanları sadece Blade ile değil, gitarın yanı sıra kullandığımız amplifikatörler ile de kombinasyonlar yaratarak ortaya çıkardığımızı hatırlatmakta fayda görüyorum. Zira elimizde Blade gibi s komplike ve profesyonel bir enstrüman varken profesyonel olmaktan uzak bir amplifikatör ile ton çıkartmaya çalışmak gitara haksızlık olacaktır.

Ergonomi
Blade'in daha önce de bahsetmiş olduğumuz abanoz klavyesi ve geniş tutulmuş radius'u, onu ilk başta alışılması gereken bir gitar haline getiriyor. Fakat sapın karakterine alışıldığında akıcı olmak ve akıldakileri enstrümanın üzerine yansıtmak bir problem olmaktan çıkıyor. Blade'in manyetik ve VSC devresi dışındaki tonlarının da dengeli ve sorunsuz olduğunu söylemek yanlış olmaz. Özellikle crunch tonlarda yapılan arpejler, kalitesi belli bir noktada tıkanıp kalmış gitarlarda bulanık ve karışık bir ton olarak karşımıza çıkarlar. Burada ise tek tek notaları duyduğumuz, armonileri hissedebildiğimiz bir enstrüman ile karşı karşıyayız. Abanoz sap konusunda incelemeler sırasında benim herhangi bir sıkıntım olmadı. Zira yıllardır abanoz saplı bir enstrümana sahibim. Ama Fender'in çalım hissiyatını yakalamak için Blade'in bu modeline gül ağacı ve akçaağaç seçeneklerini eklemesi de bizce şart.

Rakipler
Sizce Blade, RH4 klasik modeliyle hangi gitarları rakip olarak gözüne kestiriyor? Bu soruyu sorduğumuz bir çok müzisyen hiç düşünmeden Fender Stratocaster cevabını verdi. Ama biz bu konuda daha farklı bir düşünceye sahibiz. Bizce RH4 modelinin direkt rakibi Ibanez'in Joe Satriani serisi olan JS 1000 modeli. Bu tezi desteklemek için öne sürebileceğimiz argümanlar arasında her iki gitarın da çok geniş bir tonal yelpazeye sahip olması, vintage gitar tonlarının yanı sıra son derece modern tonları da başarıyla ortaya çıkartabilmeleri ve klasikleşmiş elektro gitarlardan farklı bir takım teknolojilere sahip olmalarını gösterebiliriz. Ibanez JS 1000 modelinde de single'a düşürülebilen humbuckerlar ve high pass filtre sistemi bulunuyor. Öte yandan Blade'in kilit sisteminin bize göre Ibanez'den daha kullanışlı olduğunu da Ibanez hayranlarına üzülerek bildirelim. Enstrümanın diğer doğal rakipleri arasında Music Man modelleri, GnL'ler ve tabi ki Fender Stratocaster da bulunuyor.

Sonuç
Eğer sürekli kayıtlarda veya konserler çalan ve yanınızda birden çok gitar taşıma zorunluluğu hisseden bir gitar emekçisiyseniz, artık bir tek gitar ile hemen hemen aradığınız tonların çoğuna ulaşabileceksiniz. Sert humbucker tonlarından gümbürdeyen indie rock sound'larına, cazdan klasik blues tonlarına kadar yaratıcılığınızı ve zamanınızı ayırmanızla doğru orantılı olarak bir çok ton Blade'in karakterinde sizi bekliyor. Ama unutmadan ekleyelim; doğru ton her zaman düzgün bir tuşe ve iyi bir müzik bilgisiyle, yani gitara ayırmış olduğunuz mesainin yoğunluğu ile doğru orantılıdır. Profesyonel gitaristlerin mutlaka denemeleri ve keşif yapmalarına deyecek bir enstrüman RH4 Classic. Ülkemize Pluton Müzik tarafından getirilen gitarın satış fiyatı ise 1700 Dolar olarak belirlendi.

No comments:

Post a Comment