Thursday, 8 October 2009

Rock Starlar İş Başında!





1980'ler hard rock ve hard'n heavy dünyasının tam ortasında büyüyüp de 1990'lı yıllarda rock barlarda Bon Jovi'nin şarkılarıyla dağılıp giden bir jenerasyon olarak bu habere en çok 30'lu yaşlarını yaşayanlar sevinecek: Bon Jovi, artık popçu çocuk imajından eski haline dönüyor ve beraberinde eski dostları da taşıyor. Bol gitarlı, bomba gibi nakaratlarla bezenmiş yeni Bon Jovi albümünü dinlemeye hazırız 


Daha 1991 yılı olmamıştı ve grunge devriminin gerçekleşmesine az kalmıştı. İlkokuldan ortaokula geçtiğimiz yıllardaki kimlik arayışımıza kattığımız müzikle tanışmamız için Iron Maiden, Skid Row, AC/DC, White Lion gibi grupların orijinal kasetlerine ulaşmamız gerekiyordu. Ama metalciler ve acidçiler şeklinde ayrılmış zamanının müzik dinleyen güruhunun içindeki küçük grupları keşfetmemiz de geç olmamıştı. Metalciler grubunun içinde yer alan alt kümelerden biri de rock'çılardı Kadıköy civarlarında. Metal ve türevlerinden çok, akrobatik gitaristlerin yer aldığı ve gitar sololarının ön planda olduğu grupları dinleyen, uzun saçlı, beyaz Reebok Pump ayakkabılı ve deri ceketli bu güruh, benim de dinlemekten zevk aldığım müzikleri dinliyor, aralarında bitmek tükenmek bilmeyen gitar ve gitarist sohbetlerinden bir türlü vazgeçmiyorlardı. Hard'n Heavy sözünü de ilk o sırada duymuş, bu afilli delikanlılardan birinin elime kendi kasetçalarında benim için çoğalttığı 60'lık kasedi tutuşturup “Bu gitaristi iyi dinle, bu grup Amerika'da patlamalar yapıyor” demesiyle Slippery When Wet albümüyle de tanışmıştım.  You Give Love a Bad Name, Livin' on a Prayer ve Wanted Dead or Alive gibi mega hitler, kısa sürede ezbere alınmış, Bon Jovi de elden geldikçe takip edilmeya başlanmıştı. Yıllar geçti ve 1992 yılında Keep The Fatih albümü ile biraz yumuşasa da Bon Jovi sevgimiz bir türlü bitemedi. Ama sanki son yaptıkları country ve pop kokan işlere pek ısınamamıştık. Özellikle 1990'ların ikinci yarısı ile başlayan Bon Jovi albümleri gerçek hayranları için eskilerin yerini tutmaktan uzaktı. Şimdi ise Bon Jovi hayranları için yeni bir ümit doğdu. Zira yeni albümün prodüksiyon notları elimize ulaştı ve söylenenler gerçekten eski dostların en iyi yaptıkları işe yani Rock'n Roll'a geri döndüklerini müjdeliyor.

Bon Jovi'nin gitaristi ve bir çok bestenin de ortağı olan Richie Sambora, albüm hakkındaki düşüncelerini açıklıyor: “2007 yılında Nashville'e gittiğimizde, müziğin bizi çok farklı yerlere taşıyacağının farkındaydık. Jon (Bon Jovi) da ben de Lost Highway albümü kaydetmek için elimizde bir not defteri ve bir gitarla yola çıkmıştık. Müzik bizi buldu adeta.” Lost Highway albümü gruba platin plak kazandırmış olabilir ve bu durum mali açıdan bakıldığında tam bir başarı olarak görülebilir. O zaman tutması garanti bir işe mi girişecek Bon Jovi yoksa akıllarını kurcalayan bir takım sorular var mı? Sambora bu konu hakkında; “Başarılı olduğumuz bir formülü fotokopi makinesinden çıkmış gibi taklit etmek müzikal olarak yapmak istediğimiz en son şeydi. O yüzden Jon beni arayıp 'Bestelere başlıyoruz' dediğinde ikimiz de nasıl hissettiğimizi kendimize sorduk. Rock'n Roll, bu sorgulamanın sonunda ortaya çıkan tek cevaptı.”

Beste aşamasına gelindiğinde Sambora, eşyalarını toplayıp Jon Bon Jovi'nin evine taşınmış ve bitmek tükenmek bilmeyen bir üretim süreci de başlamış. İkili kısa sürede toplam 28 şarkıyı kaba hatlarıyla bitirmiş. Sambora demo aşamasını ise “Biz demo yapmayız. İkimiz de akustik gitarlarımızı alıp eski ses kayıt cihazımızın önünde çalarız. Bir şarkının nakaratını alalım, diğerinin söz kısmının orasından keselim, üçüncü bir şarkıyla birleştirelim gibi bir çalışma yapmayız hiçbir zaman. Jon ve ben bu işi 25 yıldır yapıyoruz ve elimizde ne zaman iyi bir şarkı olduğunu da anlayabiliyoruz. Kötü bir işi cilalamakla o iş harika olmaz, bunu çok iyi biliyoruz.” diyerek özetliyor. “Jon ile bir şarkıyı grubun geri kalanına taşımamız için o şarkıyı son haline getirmemiz şart. Ondan sonrasını ise grup elemanlarının yaratıcılığıyla pekiştiriyoruz. Albüm kayıt aşaması ise bambaşka bir konu. İşin o kısmı tüm pürüzlerin ve aklımıza takılan noktaların temizlendiği bölüm. Ama oraya gelebilmek için gerçekten şarkınızdan emin olmalısınız.”

 Bon Jovi, The Circle albümünde prodüktör olarak Have A Nice Day albümünün ve Lost Highway'in de yarısının prodüktörlüğünü yapan John Shanks ile beraber çalışıyor. Sambora, geçtiğimiz yıllarda elinde hep kendi imzalı serisi Fender Stratocaster ile görmeye alıştığımız bir müzisyen. Bu albümde ise tüm alışkanlıkları kırdığını ve onlarca farklı marka ile modelde gitar kullandığını belirtiyor: “O kadar çok gitar değiştirdim ki hepsini saymam mümkün değil. Bir 1958 Gibson Explorer kullandım ki gerçekten müthiş bir gitardı. Onun dışında bir Duesenberg, P-90 mayetikli bir Les Paul JR, '59 ve '68 modeli iki farklı Les Paul, iki farklı Telecaster ve John Shanks'in Stratlar'ını da kullandım. Hepsi birbirinden harika gitarlardı.”

The Circle albümünün çıkış şarkısı olan We Weren't Born To Follow, Eylül ayının ikinci haftası itibarıyla yurtdışındaki radyolarda dönmeye başladı. Bon Jovi'nin bu şarkıyla ilgili ilginç de bir çalışması var. Grup, radyo versiyonu için Sambora'nın gitar solosunu Beatles vari bir şekilde çalma isteğini kabul etmişti. Ama şarkı radyolarda yayınlandığı anda Sambora hayranları, grubun internet sitesini elektronik posta bombardmanına tutarak gerçek bir Sambora solosu istediklerini belirtmişler. Richie ile Jon da aralarında yaptkları küçük bir toplantıda gitar fanlarının istedikleri gibi bir solonun albüm versiyonunda yer almasına karar vermişler ve Sambora alıştığımız melodik ve akıcı sololarından bir yenisini albüm versiyonuna yetiştirmiş. Peki bu dinleyicilerin yönlendirmesine açık olmak anlamına mı geliyor? “Hiç de öyle değil” diyor Sambora son olarak. “Grup müzisyeni olmanın mantığı, şarkılara en uygun şekilde çalabilmekten geçiyor. Genel olarak bu süreçten memnunum. Bazen çaldıklarınızın dinleyiciler üzerinde denenmesi işe yarayabiliyor. Neticede albüm versiyonunda çaldığım solo duyulduğunda herkesin bayılacağına eminim.”

10 Kasım 2009 tarihinde piyasaya sürülecek olan The Circle albümü bakalım gerçek Bon Jovi fanlarını yani bizleri tatmin edecek mi? Kulaklarımız cayır cayır gitarların olduğu ve prodüktörlerin korkmadan rock'n roll ruhunu yansıtabildiği albümlere hasret kaldı. Bekliyoruz.





No comments:

Post a Comment